CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
HÜCRE: Bütün canlıları meydana getiren ve canlılık özelliği gösteren en küçük birime hücre denir.
Hücre bütün canlıların en küçük yapısı olduğuna göre ortak özellikleri nelerdir?
A – Hücresel Yapı
B – Solunum
C – Beslenme
D – Metabolizma
E – Homeostasi
F – Büyüme
G – Boşaltım
H – Hareket
İ – Üreme
J – Adaptasyon
K – Uyarılara Tepki Verme
L – Özel Kimyasal Dizilim
M – Organizasyon
A – HÜCRESEL YAPI
Bütün canlıların (Virüsler hariç) yapısal ve işlevsel en küçük birimine hücre denir.
Canlılar sahip oldukları hücre sayısı ve hücre tipine göre gruplandırılırlar
a- Hücre Sayısına Göre
Canlılar hücre sayılarına göre tek hücreli veya çok hücreli olarak ikiye ayrılırlar.
1- Tek Hücreli Canlılar
Arkeler, mavi–yeşil algler, amip, öglena, paramesyum, bira mayası gibi bazı mantarlar, plazmodyum gibi parazitler gibi canlılar sadece bir tek hücreden meydana gelmiştir.
2- Çok Hücreli Canlılar
Mantarlar alemindeki çoğu canlı ile bitkiler ve hayvanlar alemindeki canlılar çok hücreden meydana gelmiştir.
b- Hücre Yapısına Göre
Canlılar hücre yapısına göre prokaryot ve ökaryot hücreli olarak ikiye ayrılırlar.
1- Prokaryot Hücreli Canlılar
Çekirdeği ve organelleri olmayan hücre tipine prokaryot hücre denir.
Arkeler, bakteriler ve mavi-yeşil algler prokaryot hücre tipine sahip canlılardır.
Prokaryot hücrelerde:
* Kalıtım maddesi (DNA veya RNA) sitoplazmada bulunur. (Çekirdeği bulunmadığı için)
* Kloroplast, mitokondri, lizozom vb. organelleri yoktur.
* Protein sentezi dışındaki tüm metabolik reaksiyonlar sitoplazmada gerçekleşir. Protein sentezi ribozomlarda gerçekleşir.
2- Ökaryot Hücreli Canlılar
Çekirdeği ve organelleri bulunan hücrelere ökaryot hücre denir.
Protistalar (Amip, kamçılılar, silliler, sporlular, cıvık mantarlar ve algler), bazı mantarlar, bitkiler ve hayvanlar ökaryot hücre yapısına sahip canlılardır.
Ökaryot hücrelerde:
* Kalıtım materyali (DNA veya RNA) çekirdekte bulunur.
* Organelleri bulunur.
Her canlı hücrede gerçekleşen ortak reaksiyonlar (istisnaları var);
* Ribozom protein sentezi
* Enzim sentezleme ve kullanma
* ATP üretimi ve tüketimi
* Glikoliz (sitoplazmada glikozun pirüvik asite kadar yıkılması)
B – SOLUNUM
Canlılar yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştirmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Bütün canlıların metabolizmalarında kullanabilecekleri enerji molekülü ATP’dir. Bu nedenle ATP üretimi ve tüketimi bütün canlılarda ortak gerçekleşir.
ATP molekülü depolanabilen ve aktarılabilen bir molekül değildir. Bu nedenle her canlı ihtiyacı olan enerjiyi kendisi üretmek zorundadır. ATP organik bir molekül olup hücresel solunum ve fermentasyon reaksiyonları ile üretilir. ATP üretimi için tüm canlılar organik besin kullanmak zorundadır.
Organik besinlerin, enzimler yardımıyla parçalanması ve açığa çıkan kimyasal bağ enerjisinden ETS (Elektron Taşıma Sistemi) reaksiyonları aracılığıyla ATP enerjisi elde edilmesi olayına hücresel solunum denir. ATP üretiminin gerçekleştiği hücresel solunum reaksiyonları sırasında oksijen kullanılıp kullanılmasına göre Oksijenli ve Oksijensiz solunum olmak üzere ikiye ayrılır.
a- Oksijensiz (Anaerobik) Solunum
Bazı bakteriler oksijen olmaksızın ETS’yi kullanarak enerji elde ederler. Bunlar besin moleküllerinden kopardıkları elektronları oksijen dışında bir inorganik moleküle aktarırlar. Kükürt (S), Sülfat (SO4)–2, Nitrat (NO3–), CO2 ve Fe+3 oksijensiz solunumda son elektron alıcısı olarak kullanılan inorganik moleküllerdir.
Bataklık gibi oksijensiz ortamda yaşayan bazı bakteriler besin moleküllerinden kopardıkları elektronları ETS üzerinden sülfat iyonuna aktarırlar. Elektronların ETS’de taşınması sırasında açığa çıkan enerji ile ATP sentezlenir. Sülfat iyonunun elektron alarak indirgenmesi sonucunda hidrojen sülfür (H2S) oluşur. Bataklıklardan gelen çürük yumurta kokusunun sebebi buradaki oksijensiz solunum yapan bakterilerin oluşturduğu H2S’dir.
UYARI:
1. Fermentasyon solunum değildir. Ancak ATP üretim yollarından biridir.
NOT:
1. Oksijensiz solunumu sadece bazı bakteriler yapar.
b- Oksijenli (Aerobik) Solunum
Organik besin monomerlerinin, O2’li ortamda CO2 ve H2O’ya kadar parçalanması ve bu sırada açığa çıkan enerjinin ATP’ye dönüştürülmesidir.
Tüm basamaklarda enzimler görev alır.
Ökaryot hücrelerde, oksijenli solunum tepkimelerinin bir bölümü sitoplazmada bir bölümü mitokondride gerçekleşir. Prokaryotlarda ise sitoplazma ve zarda geçekleşir.
Tepkimeler sırasında organik monomerlerin yapısındaki C, CO2 olarak dışarı verilirken; H, ETS denilen özel bir sistemle O2’e kadar taşınır ve birleşim sonucu H2O oluşur.
Oksijenli solunum reaksiyonları üç basamakta gerçekleşir (ökaryotlar için);
* Glikoliz reaksiyonları (Sitoplazmada gerçekleşir)
* Krebs reaksiyonları (Mitokondride gerçekleşir)
* E.T.S. (Elektron Taşıma Sistemi) reaksiyonları (Mitokondride gerçekleşir)
Genel denklem şu şekildedir.
NOT:
2. Oksijenli solunum reaksiyonları ökaryot hücrelerde sitoplazmada başlar mitokondride biter. Prokaryot hücrelerde ise sitoplazmada başlayıp zarda biter.
3. Oksijenli ve oksijensiz solunumun ilk basamakları Glikolizdir. Glikoliz reaksiyonları tüm canlılarda aynı şekilde gerçekleşir. Glikolizin tüm canlılarda ortak olması kullanılan enzimlerin ve bu enzimlerin sentezinden sorumlu genlerin canlıların tamamında aynı olduğunu gösterir.
C – BESLENME
Her canlı, yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için enerji üretmek zorundadır. Enerji üretmek için de besine ihtiyaç duyarlar. Canlılar protein, karbohidrat, yağ ve vitamin gibi organik besin ihtiyaçlarını karşılama bakımından üretici (ototrof) ve tüketici (hetetrof) şeklinde iki gruba ayrılırlar.
a- Ototrof Canlılar (Üreticiler)
* İnorganik maddeleri kullanarak organik besin üreten canlılardır.
* Besin üretme biçimleri bakımından fotoototrof ve kemoototrof canlılar şeklinde ikiye ayrılır.
* Fotoototrof canlılar yapılarında klorofil bulunduğu için fotosentez yapan canlılardır. Bunlar güneş ışığı kullanılarak besin sentezlerler.
* Kemoototrof canlılar inorganik maddeleri oksijenle tepkimeye sokarak elde ettikleri enerjiyi besin sentezlemekte kullanırlar.
* Bazı arkeler, bazı bakteriler, algler, öglena ve yeşil bitkiler ototroftur.
b- Hetetrof Canlılar (Tüketiciler)
* Bu canlılar besinlerini dışarıdan hazır olarak alırlar.
* Bazı bakteriler, mantarlar, hayvanlar hetetrofturlar.
NOT:
4. Klorofil pigmenti, fotosentez yapan canlılarda güneş ışığının soğurulmasını sağlar. Klorofil pigmenti prokaryotlarda sitoplazmada, ökaryotlarda ise kloroplastlarda bulunur.
5. Bütün canlılar nasıl beslenirlerse beslensinler inorganik maddeleri (su, mineral) dışarıdan hazır almak zorundadır. Hiçbir canlı inorganik maddeleri vücutlarında sentezleyemezler.
6. Böcekçil bitkiler ve öglena hem üretici hem de tüketici canlılardır. Böcekçil bitkiler diğer bitkiler gibi fotosentez yaparak besin üretir. Ancak azot bakımından fakir topraklarda yetiştiği için azot ihtiyacını böcekleri yakalayıp onları hücre dışında sindirerek elde ederler. Öglena ise kloroplastları sayesinde fotosentez yapar. Ancak fotosentez yapamadığı durumlarda besinin dışarıdan hazır olarak alırlar.
D – METABOLİZMA
Canlılarda meydana gelen yapım, yıkım ve dönüşüm reaksiyonlarının tamamına METABOLİZMA denir. Canlı vücudunda meydana gelen metabolizma olayları ikiye ayrılır:
a- Anabolizma(Yapım-Sentez- Biyosentez-Özümleme-Asimilasyon)
Canlı vücudunda meydana gelen küçük moleküllerin birleştirilerek büyük moleküllerin sentezlendiği reaksiyonlara denir.
* Yapım olaylarının hepsinde enerji harcanır.
* Sentez reaksiyonları sonucunda canlı büyür ve onarımlar geçekleşir.
* Amino asit, glikoz, yağ asidi ve gliserin gibi küçük yapılı maddelerin protein, nişasta ve trigliserit gibi organik büyük moleküllere dönüştürülmesi sırasında su da açığa çıkar. Bu tür reaksiyonlara Dehidrasyon sentezi denir. Bu nedenle tüm dehidrasyon reaksiyonları anabolik reaksiyonlardır.
Dehidrayon sentezi sırasında;
* Küçük organik moleküller arasında kimyasal bağlar kurulur, bağın kurulduğu yerden su açığa çıkar.
* Enzimler kullanılır.
* ATP tüketilir.
b- Katabolizma(Yadımlama=Yıkım=Disimilasyon)
Canlı vücudunda büyük moleküllerin yıkılarak küçük moleküllere dönüştürüldüğü reaksiyonlardır.
* Sindirim, hidroliz ve solunum reaksiyonları katabolik reaksiyonlardır.
* Solunum çeşitlerinde ATP sentezlenir Ancak solunum reaksiyonları sırasında glikoz daha küçük birimlere yıkıldığı için solunum katabolik reaksiyondur.
* Büyük moleküllerin su katılarak küçük parçalara yıkılmasına hidroliz denir. Yani hidroliz ile dehidrasyon birbirinin tersi reaksiyonlardır.
* Tüm hidroliz reaksiyonları yadımlama reaksiyonudur.
Hidroliz sırasında;
* Enzim kullanılır.
* Su tüketilir
* ATP üretimi veya tüketimi gerçekleşmez
Canlıda gerçekleşen özümleme ve yadımlama arasındaki ilişki üç şekilde olabilir.
a) Özümleme >Yadımlama =>Metabolizma büyür.
Organizma büyümekte ve gelişmektedir. Çocukluk ve gençlik dönemi
b) Özümleme =Yadımlama => Metabolizma dengede.
Gelişme tamamlanmış ve metabolizma dengededir. Yetişkinlik dönemi
c) Özümleme < Yadımlama =>Metabolizma yaşlanır.
Organizma zayıflamakta ve gerilemektedir. Yaşlılık dönemi
* Metabolizma hızına etki eden faktörler.
a) Canlının yaşı: Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde metabolizma hızı yüksektir. Yaşlandıkça metabolizma yavaşlar.
b) Canlının cinsiyeti: Genel olarak erkeklerin metabolizma hızları dişilere göre hızlıdır.
c) Hormonlar: memeli hayvanlarda tiroksin ve adrenal hormonlar metabolizmayı artırıcı etki gösterirler.
d) Vücut büyüklüğü: Genel olarak vücut büyüklüğü arttıkça metabolizma yavaşlar
e) Fizyolojik aktivite: Canlının fizyoloji aktivitesi arttıkça metabolizması hızlanır.
f) Çevre ve vücut sıcaklığı: Çevre ve vücut sıcaklığı, farklı canlı grupları üzerinde arklı etki gösterir.
Omurgasız hayvanlar ve omurgalılardan balıklar, kurbağalar, sürüngenler ektotermik (soğukkanlı) canlılardır. Yani vücut sıcaklıkları çevre sıcaklığına bağlı olarak değişiklik gösterir. Soğuk havalarda vücut sıcaklığı düşer, metabolizmaları yavaşlar ve birçoğu kış uykusuna yatar, bazıları ölür. Hava sıcaklığı artınca vücut sıcaklığı da artar, metabolizmaları hızlanır, hareket etmeye başlarlar.
Omurgalı hayvanlarda memeliler ile kuşlar ise endotermik (sıcakkanlı) canlılardır. Yani vücut sıcaklıklarını metabolik aktiviteleri ile ayarlayabilirler. Hava sıcaklığındaki değişmelere göre vücut sıcaklığını korumaya yönelik bazı mekanizmalar gerçekleştirmişlerdir.
Soğuk havalarda vücut ısısının korunması için aşağıdaki değişiklikler görülür;
* Vücutta gerekli düzenlemeler yapılarak metabolizma hızlandırılır.
* Metabolizmanın artması ile ATP tüketimi artar; buna bağlı olarak mitokondri faaliyeti artar. Hücresel solunum hızlanır. Birim zamanda açığa çıkan ısı miktarı artar.
* Çizgili kasların çalışması ile ısı attırılır.
* Deri altındaki kılcallar terlemeyi azaltmak için daralır böylece kıllar dikleşir.
Sıcak havalarda ise;
* Deri altındaki kılcal damarlar genişler ve terleme artar.
* Fazla idrar oluşur.
c- Bazal Metabolizma
Bir canlının temel canlılık olaylarını devam ettirebilmesi için gereksinim duyduğu minimum düzeydeki metabolizma değerine bazal metabolizma denir.
Sağlıklı bir insanın bazal metabolizma hızının ölçülmesi için gerekli şartlar;
* Yemek yedikten en az 12 saat geçmiş olmalıdır.
* Oda sıcaklığı olmalıdır.
* Tam dinlenme halinde olmalıdır.
Bazal metabolizma hızı yukarıdaki şartların sağlandığı ortamda canlının birim zamanda tükettiği O2 miktarına veya ürettiği CO2 ve birim zamanda dışarı verdiği ısı miktarına bakılarak ölçülebilir.
Bazal metabolizmanın hızı canlının;
a) Yaşı
b) Vücut yüzeyi (Boy, kilo)
c) Kütlesi
d) Cinsiyete göre değişir.
Uyuyan insan, kış uykusuna yatan hayvan, endospor oluşturmuş bakteri, bitki tohumu bazal metabolizma durumundadır.
Memeli hayvanlarda vücut büyüklüğü ile metabolizma hızı ters orantılıdır.
UYARI:
2. İnsanlar bazal metabolizma durumuna getirilerek bazı hormonal hastalıkların teşhisi yapılır. Diğer canlılar için bazal metabolizma hali bir tür adaptasyondur.
E – HOMEOSTASİ
Canlılar dışarıdan ve içten gelen uyarılar cevap vererek metabolizmayı dengede tutarlar. Çünkü her canlının sahip olduğu metabolik bir dengesi vardır. Bu dengenin bozulması canlıyı ölüme sürükleyebilir. Canlıların sahip oldukları kararlı iç dengeye homeostasi denir.
Örnekler:
İnsan kanını pH’ı 7,4 tür. Kanın pH’ı 7,7’nin üstüne çıkarsa veya 7,2’nin altına düşerse ölüm gerçekleşir. Bu nedenle metabolizma kanın pH’ını sabit tutar. Yine insülin ve glukagon hormonları ile kan şekeri sabit tutulmaya çalışılır.
Bitkiler sonbaharda yapraklarını dökerek boşaltım yapıp homeostasiyi sağlarlar. Bitkiler yapraklarını dökerek vücutlarında fazla su tutmazlar ve böylece donmaktan korunurlar.
F – BÜYÜME VE GELİŞME
Canlıda meydana gelen hacim ve kütle artışına büyüme denir.
* Çok hücreli canlılarda büyüme, mitoz bölünmeler ile hücre sayısındaki artış sonucu gerçekleşir.
* Bir hücreli canlılarda büyümee, hücrenin hacminin artması şeklinde gerçekleşir.
* Bitkilerde meristem hücreler sayesinde büyüme sınırsızdır. Hayvanlarda ise büyüme sınırlıdır.
* İnsanda, zigottan itibaren ergin birey oluncaya kadar meydana gelen değişime gelişme denir. Çok hücreli canlılarda gelişme, ard arda devam eden hücre bölünmesi ve farklılaşmasıyla gerçekleşir. Gelişmenin sonucunda çok sayıda farklılaşmış hücrenin bir araya gelmesiyle türe özgü özellikleri taşıyan ergin bireyler meydana gelir. Örnek; insanda zigotun bölünmeye başlamasından yetişkin bir birey oluncaya kadar geçen süreçte trilyonlarca hücre oluşur. Bireydeki doku ve organlar zigottan meydana gelen hücrelerin farklılaşmasıyla oluşur.
G – BOŞALTIM
Metabolik reaksiyonlarda; karbohidrat, yağ ve protein gibi maddeler yıkılır. Bu besinlerin parçalanması ile enerji üretilirken aynı zamanda istenmeyen artık maddeler de oluşur. Hücrelerde oluşan bu fazla veya zararlı maddelere boşaltım ürünü denir. Metabolizma sonucunda oluşan zararlı ve işe yaramayan maddelerin dışarı atılmasına boşaltım denir.
* Boşaltım; vücudun iç dengesinin (homoestasi) sağlanmasında önemlidir.
* Hücre içinin su ve iyon dengesini belli sınırlarda kalmasını sağlar.
* Tüm canlılar boşaltım yaparlar ancak boşaltım şekilleri ve yapıları farklılık gösterir.
* Bitkiler yaprak dökümü şeklide boşaltım yaparlar. Az miktarda da kökleriyle boşaltım yaparlar.
* Bir hücreli canlılar hücre yüzeyi ile boşaltım yaparlar.
* Hayvanlar böbrekler ile boşaltım yaparlar.
Canlılarda Boşaltım İle İlgili Yapılar
1. Yaprak, kök, stoma, lentisel, hidatot: Bitkiler
2. Kontraktil koful: Bir hücreliler
3. Vücut yüzeyi: Sünger, sölenterler ve derisidikenliler
4. Protonefridyum: Planarya
5. Nefridyum: Halkalı solucanlar
6. Malpigihi tüpleri: Böcekler
7. Böbrekler: Omurgalılar
H – HAREKET
Canlılar besin elde etme, savunma, eş bulma, korunma gibi birçok yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hareket ederler. Canlılarda aktif ve pasif hareket olmak üzere iki çeşit hareket görülür.
a- Pasif Hareket
Bitkiler;
* Suya yönelme, yerçekimine yönelme, kökleriyle kimyasal maddelere yönelme veya uzaklaşma, ışığa yönelme gibi hareketleri hormonlarıyla gerçekleştirirler. Bu hareketleri yaparken uyaranın yönüne bağlı olabilir veya olmayabilir.
* Bitkilerde uyaranın yönüne bağlı olamayan hareketlere nasti denir. Nasti hareketleri turgor basıncı ile gerçekleştirilir.
* Uyaranın yönüne bağlı hareketlere ise tropizma denir. Tropizma hareketleri hormonlarla gerçekleştirilir.
Bir hücreli canlıların büyük kısmı içinde bulundukları ortamın hareketi ile yer değiştirir. Canlı hareket için enerji harcamaz.
Örnek bazı bakteriler ve suda yaşayan bir hücreli canlıların büyük çoğunluğu pasif hareket eder.
b- Aktif Hareket
* Hareket için enerji harcanır.
* Hareket için özel yapılar geliştirmişlerdir.
* Hareket için bir hücrelilerde siller, kamçı ve yalancı ayaklar ile hayvanlarda üyeler (ayak) gibi hareket organları gelişmiştir.
* Aktif hareket yer değiştirme şeklinde gerçekleştirilir.
İ – ÜREME
Canlıların nesillerini devam ettirmek için kendilerine benzer yeni bireyler meydana getirmelerine üreme denir. Ancak tüm canlılarda üreme aynı şekilde gerçekleşmez. Canlılarda eşeyli üreme ve eşeysiz üreme olmak üzere iki çeşit üreme görülür.
a- Eşeysiz Üreme
Canlının tek başına, kendine benzer bireyler meydana getirmesine, “eşeysiz üreme” denir.
* Eşeysiz üremenin temeli çoğunlukla mitoz bölünmeye dayanır. Bu yüzden eşeysiz üreme ile oluşan canlılar genellikle birbirlerine benzerler.
* Bu üreme genellikle; bir canlının, hücre, doku veya organ gibi bir parçasının uygun şartlarda gelişmesiyle olur.
* Ata tek olduğu için (Yani bir ana ve bir baba şeklinde değil) türün kalıtsal özelliklerinde değişiklik meydana getirmez. Partenogenez gibi istisnaları vardır.
* Oluşan döller (oğullar) genellikle atalarının birebir aynısı olduğu için değişen çevre şartlarına karşı dayanıklılık geliştiremezler, uyum sağlayabilmeleri zordur.
Eşeysiz üreme çeşitleri
1) Bölünerek üreme (Bakteriler, arkeler, mavi-yeşil algler)
2) Tomurcuklanma ile üreme (Bira mayası, hidra, ciğer otları)
3) Rejenerasyon (Yenilenme) ile üreme (Denizyıldızı, solucanlar)
4) Vegetatif Üreme (üzüm, muz, çilek, ayrıkotu)
5) Sporlanma ile üreme (Plazmodyum, karayosunu, suyosunu, mantarlar)
NOT:
7. Eşeysiz üreme sonucu meydana gelen canlılar arasında görülen farklılıklar, mutasyon ve modifikasyonlar sonucudur. Normal koşullarda meydana gelen canlılar tamamen birbirinin aynı özelliklerini taşır.
b- Eşeyli Üreme
Eşeyli üreme genetik özellik bakımından farklı iki hücrenin veya çekirdeklerinin birleşmesi sonucu yeni bir birey meydana getirilmesine denir.
* Eşeyli üremede iki temel olay vardır. Bunlar “Mayoz bölünme” ve “Döllenme”dir.
* Çoğunlukla gelişmiş canlılara özgü olan bu üreme şeklinde, genellikle anne ve baba diye tanımlanan iki farklı ata vardır.Gametlerin oluşumu sırasında meydana gelen mutasyonlar ve farklı iki gen dizilimine sahip hücrenin birleşmesi ile tür içi varyasyon meydana gelir.
* Döllenme ile tür içi kromozom sayısı sabit kalır.
* Eşeyli üreme evrimleşmede önemli rol oynar.
* Üreme hızı çoğunlukla yavaştır.
* Değişen çevre şartlarına dayanıklı yeni bireyler meydana gelir.
UYARI:
3. Solunum, beslenme, boşaltım, metabolizma gibi ortak özellikler canlının hayatta kalması için gereklidir. Ancak, üreme canlının hayatta kalması için gerekli değildir. Canlı üremese de yaşamını sürdürebilir. Üreme sadece neslin devamı için gereklidir.
J – ADAPTASYON
Canlılar yaşadığı ortam koşullarına belli sınırlar içinde uyum yapma yeteneğine sahiptir. Canlılar kural olarak yaşadığı ortamın koşullarına uyum yapabilecek yeteneğe sahiptir. Bu durum homeostatik tepki olarak bilinir. Değişik koşulların bulunduğu ortamda en uygun yeri seçmeye çalışır; şayet tam anlamıyla uygun ortam bulamazsa, yapısal değişikliklerle (mutasyonların yardımıyla) bu uyum sağlanmaya çalışılır.
Canlı, çevreye uyum yapabildiği oranda hayatta kalma şansına sahiptir. Bu oran ise kalıtsal yapı ile saptanmıştır. Bu sınırların dışındaki uyumlar ancak mutasyonlarla sağlanabilir. Canlının sahip olduğu adaptasyon özellikleri kalıtsal olarak sonraki nesillere aktarılır.
Adaptasyon örnekleri;
* Çevre koşullarının değişmesi canlı bünyesine en az etki bırakacak şekilde iletilmeye çalışılır (özellikle sıcakkanlılarda); örneğin çölde ve kutuplarda insan kanı her zaman aynı sıcaklıktadır.
* Çöl bitkilerinde yaprakların dikensi bir yapıya dönüşmesi su kaybını önleme amaçlı adaptasyondur.
* Bukalemunun bulunduğu ortamın rengini alması düşmanlarından korunma ve avlanma amaçlı adaptasyondur.
* Gözün karanlığa ve aydınlığa uyum yapması.
* Kara hayvanlarının su kaybını azaltmak için amonyağı üreye dönüştürerek daha az su ile atmaları adaptasyondur.
K – UYARILARA TEPKİ VERME
Canlıların iç ve dış çevrelerinde meydana gelen fiziksel, kimyasal, mekanik veya optik değişimleri algılaması ve tepki göstermesi uyarılmadır. Tepkiye neden olan değişimlere ise uyarı denir. Canlılar almış oldukları uyarılara doğru ve zamanında verdikleri tepki oranında yaşamlarını sürdürebilirler. Eğer uyarılar zamanında veya doğru tepki veremiyorsa hayatı tehlikeye girer.
Basit yapılı canlılarda uyarı bütün vücut yüzeyi ile algılanır. Gelişmiş canlılarda ise bazı özelleşmiş yapılar varır. Örnek deri sıcaklık ve basınç değişimlerine; dil tat; göz ışığa; burun kokuya karşı duyarlıdır.
Hayvanlarda tepki sinir ve hormonal sistemle kontrol edilirken bitkilerde sinir sistemi olmadığı için hormonal kontrol ve turgor basıncı ile tepki verilir. Örnek cam kenarındaki bitkinin ışığa yönelmesi tepkidir.
L – ÖZEL KİMYASAL DİZİLİM
Her canlının sahip olduğu özelliklerini yavru bireylere aktarılmasın sağlayan, hücre metabolizmasını yöneten ve kontrol eden DNA ve RNA denilen kalıtım maddesi vardır. Canlıların DNA yapısı ve sayısı birbirinden farklılık göstermekle beraber türler arasında akrabalık arttıkça benzerlik artar. Bir türün sağlıklı bütün bireylerinin DNA’larındaki kromozom sayısı aynıdır.
Bütün canlılarda DNA’larda aynı nükleotitler bulunmasına karşın farklı bireylerde, nükleotitlerin sayısı ve sırası farklıdır. Canlılardaki çeşitliliğin kaynağı, nükleotitlerin sayısı ve dizilişlerinin farklı olmasından kaynaklanır.
DNA ve RNA prokaryotlarda sitoplazmada, ökaryot canlılarda ise DNA çekirdekte RNA’lar ise stoplazmada bulunur.
M – ORGANİZASYON
Canlıları meydana getiren temel birim hücredir. Hücreler organellerden, organeller moleküllerden, moleküller atomlardan meydana gelmiştir.
Çok hücreli canlılarda aynı işi yapmak üzere özelleşmiş hücreler bir araya gelerek dokuları, dokular bir araya gelerek organları, organlar bir araya gelerek sistemleri ve sistemler bir araya gelerek organizmayı meydana getirirler.
10 yorum
Yorumu formunu geç
eline sağlık hocam gerçekten harika yapıyorsun bu işi
Yazar
Teşekkür ederim.
Gerçekten odevımde yardımcı oldu
Yazar
Yardımcı olmasına sevindim.
bunun pdf halini atabilir misiniz çıktı çıkarmak istiyorumda
Yazar
Kusura bakmayın ancak pdf dosyaları paylaşmıyoruz. İyi çalışmalar.
emeğinize sağlık…
Yazar
Teşekkür ederim.
Çok doğru bilgiler tebrik ederim sizi
Yazar
Teşekkürler