Site icon BİYOLOJİDERSİM

Kan Doku

KAN DOKU

A – KANIN İŞLEVLERİ

a-    Taşıma işlevi 

1-    Oksijeni akciğerlerden dokulara, karbondioksiti dokulardan akciğerlere taşır.

2-    Metabolik atıkları deri, akciğer ve böbrek gibi boşaltım organlarına taşır.

3-    Endokrin bezlerden salgılanan hormonları hedef organlara taşır.

4-    Hücreler arasında çeşitli moleküllerin taşınmasını sağlar.

5-    Besin maddelerini doku hücrelerine taşımak.

b-   Düzenleme işlevi

1-    Vücudun su, asit ve baz dengesini düzenler.

2-    Vücut sıcaklığının sabit tutulmasında görev yapar.

3-    Vücudun elektrolit bileşimini ve ph dengesini ayarlar.

c-    Savunma ve koruma işlevi

1-    Ürettiği antikorlar ile vücudu mikroplara karşı savunur.

2-    Yaralanma durumunda pıhtılaşarak kanamayı durdurur.

 

B –  KANIN YAPISI

Ergin bir bireyde ortalama 4 – 5 litre kan bulunur. Kan santrifüj edildiğinde plazma ve kan hücreleri olarak adlandırılan iki kısma ayrılır.

 

a-    Plazma

Kan plazmasının %90 kadarı su, geriye kalanı suda çözünmüş olan organik ve inorganik maddelerdir.

1-    İyonlar: İyonların toplam derişimi kanın ozmotik dengesinin sağlanmasında önemli rol oynar. Bazı iyonlar kan pHʼsının düzenlenmesinde görev alır.

2-    Plazma proteinleri: Plazma proteinleri karaciğer tarafından üretilen proteinlerdir. Plazmada en fazla bulunan proteinler; albümin, globülin, fibrinojen ve lipoproteinlerdir.

*        Albumin, globulin ve fibrinojen adı verilen plazma proteinleri birlikte kanın pH dengesinin sağlanmasında önemli rol oynar.

*        Albümin ve globülinler damarlardan dışarı çıkamazlar ve osmatik basınç oluşmasını sağlarlar. Bu basınç vücut hücreleri ile plazma arasında madde alış verişinin yapılmasında etkilidir. Ayrıca hormon ve daha birçok maddeyi bağlayarak plazmada taşınmasına yardımcı olurlar.

*        Albumin sayesinde kanın ozmotik basıncı düzenlenir.

*        Bazı proteinler, suda çözünmeyen ancak kanda proteinlere bağlı olarak bulunabilen lipitlerin taşıyıcısıdır.

*        Globülinler alfa, beta ve gama olarak üç sınıfta incelenirler. Bunlardan alfa ve beta globülinler karaciğer tarafından yapılıp, kanda lipidler ile yağda eriyen vitaminleri taşırlar. Gama globülinler ise immunoglobülinlerdir. İmmunoglobülinler  bağışıklıkta görevlidirler.

*        İmmünoglobülinler (antikorlar), vücudu istila eden virüs ya da diğer yabancı maddelere karşı savaşta görev alır.

*        Fibrinojenler, kan damarları yaralandığında pıhtılaşma yolu ile buraları tıkama işini üstlenmişlerdir.

3-    Kan ile taşınan maddeler: Plazmada, vücudun bir bölümünden diğerine taşınan besin maddeleri, metabolik artıklar, solunum gazları ve hormonlar bulunur.

NOT:

1.         Pıhtılaşma maddesi olan fibrinojeni uzaklaştırılmış kan plazmasına, serum denir.

2.         Kan plazması ve doku sıvısının (plazmanın çok daha yüksek derişimde protein içermesi dışında) içerikleri aynıdır. Doku sıvısı ile de lenfin içeriği aynıdır.

 

b-   Kan Hücreleri


1-    Alyuvarlar (eritrositler)

*        Yapılarında kana kırmızı rengini veren hemoglobin bulunur. Hemoglobin molekülü hem ve globin olarak adlandırılan iki kısımdan oluşur. Hem kısmı demir atomu bulundurur. Globin ise proteindir.

*        Hemoglobin, oksijen ve karbondioksitin taşınmasında görev alır. Oksijen, hemoglobinin hem kısmındaki demire zayıf bir bağla bağlanır.

*        Embriyo döneminde karaciğer ve dalakta; ergin bireylerde kırmızı kemik iliğinde üretilirler.

*        Ömürleri 120 gün kadardır. Ömrünü tamamlayan alyuvar hücreleri dalak, lenf düğümleri ve karaciğerde parçalanır. Yıkım ile oluşan demir, dalak ve kırmızı kemik iliğinde depolanarak yeniden alyuvar yapımında kullanılır. Hem’in diğer kısmı ise bilirubine çevrilerek karaciğere taşınır. Biluribin karaciğerde safra üretiminde kullanılır. Safra  bağırsağa gönderilir daha sonra dışkı ile atılır.

*        Oluştuklarında çekirdeklidirler. Olgunlaştıklarında çekirdekleri ve mitokondrileri eriyerek kaybolur. Olgun alyuvarların çekirdekleri olmadığı için bölünemezler. Ömrünü tamamlayan alyuvarların yerine yenisi kemik iliğinde üretilir. Mitokondrileri olmadığı için oksijenli solunum yapamazlar. Laktik asit fermantasyon ile ATP üretilir. Oksijen kullanmadıkları için oksijeni azaltmazlar.

*        Bir alyuvarda yaklaşık 250 bin hemoglobin bulunur. Her hemoglobin dört oksijen bağlayabilir. Dolayısıyla her hemoglobin yaklaşık bir milyon oksijen taşıyabilir.

*        Alyuvar sayısı yaşa, cinsiyete ve deniz seviyesinden yüksekliğe göre değişir. 1 mm3 kanda erkeklerde 5 milyon, kadınlarda ise 4 milyon kadar alyuvar bulunur. Deniz seviyesinden yükseklere çıkıldıkça oksijen miktarı azalırken, alyuvar sayısı artar.

 

Yükseklere çıkıldıkça;

1)      Atmosfer basıncı azalır.

2)      Oksijen azalır.

3)      Kandaki karbondioksit artar.

4)      Kanın pH’ı düşer.

5)      Omurilik soğanının uyarımı artar.

6)      Dolaşım sistemi hızlanır.

7)      Nefes alış – verişi artar.

8)      Nefes alma derinliği azalırken, nefes alışveriş sıklığı artar.

9)      Kırmızı kemik iliği uyarılır.

10)   Alyuvar üretimi artar.

 

 

2-    Akyuvarlar (lökositler)

Renksiz, iri çekirdekli, büyük ve sabit bir şekli olmayan kan hücreleridir.

Lökositler vücuda giren yabancı maddeleri hem fagositoz yaparak hem de antikor üreterek vücut savunmasında görev alan hücrelerdir.

Sağlıklı bireylerin 1 mm3 kanında 5000 – 10000 akyuvar bulunur. Vücuda mikrop veya toksin girdiğinde akyuvar sayısı arttırılır.

Çekirdek ve mitokondri gibi organelleri vardır. Enerji ihtiyaçlarını oksijenli solunum ile karşılarlar. Amip gibi yalancı ayak oluşturup aktif hareket ederler. Gerekli durumlarda kılcal damarlardan doku sıvısına ve lenf sistemine geçerek mikroplarla savaşabilirler.

Kemik iliğinde üretilirler. Lenfosit ve monositler kemik iliğine ek olarak timus, bademcikler, lenf düğümleri ve dalak gibi organlarda da sentezlenir.

Lökositler ikisi granüllü (Lenfosit, monosit) üçü granülsüz (nötrofil, bazofil ve eozinofil) olmak üzere toplam beş çeşittir.

1)      Lenfositler: En küçük akyuvar çeşididir. Akyuvarların %25ʼini oluşturur fagositoz yapmaz. Üretim yeri olan kemik iliğinde olgunlaşanlarına B Lenfosit, timüs bezinde olgunlaşanlarına T lenfosit denir. B lenfositler antikor üreterek mikroplarla savaşır (humoral bağışıklık), T lenfositler hücresel bağışıklık sağlar.

2)      Monositler: En büyük akyuvarlardır. Fagositoz yaparak bakteri ve yıpranmış dokuları temizlerler. Fagositoz yapan hücrelerin % 5ʼini meydana getirir. Monositler oluştuktan bir kaç saat sonra kılcal damarlardan geçerek dokulara gider ve makrofajlara dönüşür.

3)      Nötrofiller: Akyuvarların en çoğunu oluştururlar (%65 – 70). Fagositoz yaparak bakteri ve yıpranmış doku hücrelerini yok ederler. Ömürleri birkaç gündür.

4)      Bazofiller: Fagositoz yapmazlar. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önleyen heparin salgılar ve histamin taşırlar. Histamin, normal kan damarlarını genişletir, akciğer kan damarlarını daraltır ve kılcal damarların geçirgenliğini artırır.

5)      Eozinofiller: İltihaplanma bölgelerinde oluşturdukları maddeler sayesinde parazitlerle savaşırlar. Alerjik reaksiyonlarda etkilidirler. Fagositoz yapan hücrelerin % 1,5ʼunu oluşturur.

 

3-    Kan pulcukları (trombositler=plateletler)

Megakaryosit denilen kemik iliğinin büyük hücrelerinin parçalarından oluşur.  Çekirdekleri yoktur, sekiz gün kadar yaşarlar, sonra da karaciğer ve dalakta parçalanırlar.

Trombositler birbirine ve bağ dokusu ipliği olan kollajene bağlanarak pıhtı oluşumunda rol oynarlar.

Tüm kan hücreleri, kemik iliğinde bulunan kök hücreler (pluripotent kök hücreler) tarafından yapılır

Exit mobile version