I- BOŞALTIM SİSTEMİ İŞLEVİ
Metabolik reaksiyonlarda; karbonhidrat, yağ ve protein gibi maddelerin yıkılır. Bu besinlerin parçalanması ile enerji üretilirken aynı zamanda istenmeyen artık maddeler de oluşur. Vücudumuzdaki fazla suyun, suda çözünmüş halde bulunan zararlı maddelerin, gereğinden fazla olan metabolik ürünlerin hücrelerden ve doku sıvısından uzaklaştırılmasına boşaltım; boşaltımı gerçekleştiren organ ve yapıların tümüne üriner (boşaltım) sistem adı verilir.
Boşaltım maddeleri iki grupta incelenebilir
A – Zehir Etkisi Yapanlar
* Solunum tepkimeleri sonucu oluşan CO2
* Azotlu bileşiklerin yıkımı sonucu oluşan amonyak (NH3)
* Amonyağın dönüşümü ile oluşan üre, ürik asit ve oksalat kristalleri
B – Fazla Miktarı Homeostasiyi Bozduğu İçin Atılması Gerekenler
* Su
* Mineraller
* Suda çözünen vitaminler
C – Boşaltım Sisteminin İşlevleri
* Organizmanın asit baz dengesini ayarlayarak kan pH’sının 7,4 ‘te kalmasını sağlarlar.
* Plazmanın osmotik basıncını ayarlarlar.
* İç ortamın iyon-su dengesini düzenlerler.
* Canlının su ve plazma hacmini düzenlerler.
* Glikoz, amino asit gibi gerekli olan maddelerin vücutta kalması sağlanır.
* Doku sıvısı bileşiminin ve derişiminin kontrol edilerek fazla miktarda bulunan çözünmüş maddelerin vücut dışına atılmasını sağlar.
II- BOŞALTIM ORGANLARI
A – BÖBREKLER
* Böbrekler karın boşluğunun arka tarafında bel hizasında ve omurganın iki tarafında bulunur.
* İnsan böbreği fasulye biçiminde, 10–13cm uzunluğunda, 5–6 cm genişliğinde ve 120–200 gr ağırlığında bir çift organdır.
* Böbreklere kan, sağ ve sol böbrek atardamarı ile girer sağ ve sol böbrek toplardamarı ile çıkar.
* Böbrek atardamarı üre ve diğer atık ürünler bakımından zengin olan kanı böbreğe getirir. İdrar oluşumu ile böbreklerde temizlenen kan böbrek toplardamarı ile alt ana toplardamara iletilir.
* Her böbrekten birer idrar kanalı çıkar. Bu kanallar idrarı idrar kesesi taşınır. İdrar kesesinde geçici olarak depolanan idrar üretra ile vücut dışına atılır.
NOT:
1. İdrar kesesi düz kastan, üretra çevresindeki kaslardan biri çizgili kastan meydana gelmiştir. Çizgili kasların çalışması istemli olarak gerçekleşir. Bu nedenle işeme isteğe bağlıdır. Bebeklerde bu kasın kontrolü gelişmemiş olduğu için idrar çıkışı istemsizdir.
2. Erkeklerde üretra kanalından farklı zamanlarda hem idrar hem de sperm atılır. Dişilerde ise üretra kanalından sadece idrar atılır.
Böbrek dıştan içe doğru üç kısımdan meydana gelmiştir.
1- Kabuk (Korteks)
* Böbrek zarının hemen altında yer alan, toplu iğne başı görünümündeki kırmız renkli taneciklerden oluşan dış kısımdır.
* Kabuk bölgesine böbrek atardamarı bağlıdır. Böbrek atardamarı ile gelen kandaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar gibi zararlı ve atık maddelerin korteks bölgesinde süzülür.
* Süzme işlemini yapan birimlere nefron denir. Kabukta nefron kısımlarından Bowman kapsulü ve tüplerinin büyük bir bölümü burada bulunur.
2- Öz (Medulla)
* Kabuğun altındaki bölgedir. Nefronun henle kulpu (U-borusu) bu bölgede bulunur.
* Kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından kandan süzülen su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar gibi zararlı ve atık maddelerin yani süzüntünün yani idrarın idrar kanalcıklarından geçerek havuzcuğa taşındığı yerdir.
* İdrarın havuzcuğa taşınmasını sağlayan toplama kanalları bulunur. İdrar toplama kanalları bir araya gelerek piramit görünümlü demetler oluşturur. Bu bölgelere böbrek piramitleri (malpighi piramitleri) adı verilir.
* Öz bölgesine böbrek toplardamarı bağlıdır. Süzülen ve temizlenen kan, böbrek toplardamarı ile alınarak böbreklerden uzaklaştırılır.
3- Havuzcuk (Pelvis)
* Böbreğin ortasında bulunan ve kandan süzülen su, üre, ürik asit ve madensel tuzlardan oluşan idrarın böbreklerde toplandığı en iç bölümdür.
* Havuzcuğa, idrar borusu (kanalı) bağlıdır. Toplanan idrar buradan idrar kanalına verilir.
* Öz bölgesindeki malpighi piramitlerinin tabanları kortekse doğrudur. Sivri uç kısımları ise havuzcuğa bakar.
B – ÜRETER (İdrar Kanalı)
* Havuzcukta toplanan idrarı mesaneye götüren kanala idrar kanalı (Üreter) denir.
* Her böbrek havuzcuğundan, birer idrar kanalı (üreter) çıkar.
* Bu kanallar aşağı doğru inerek, karın boşluğunda içi boş, duvarları gerilebilir, kaslardan yapılmış idrar kesesine (mesane) bağlanırlar.
* Bu kanalların idrar kesesine açıldığı yerlerde, idrarın mesaneden geri gelmesini engelleyen tek yönlü kapakçıklar vardır.
C – MESANE (İdrar (Sidik) Kesesi)
* Üreter ile gelen idrarın toplandığı kaslı kese.
* Mesane idrar ile dolduğu zaman, gerilen duvarların yapısında bulunan serbest sinir uçları, beyne impulslar göndererek keselerin kasılmasını sağlar.
D – ÜRETRA (Dış İdrar Kanalı)
* Mesanenin kasılması ile idrarın dışarı atılmasını sağlayan kanaldır.
* Böylece belirli aralıklarla idrarın vücut dışına atılması sağlanmış olur.
III- NEFRON YAPISI
Nefron böbreğin iş yapan en küçük birimidir. Her bir nefronun uzunluğu 5 cm kadardır. Her böbreğin korteksinde süzme işini yapan bir milyondan fazla nefron bulunur.
Bir nefronu oluşturan kısımlar sırasıyla: Glomerulus – Bowman kapsülü– Boşaltım kanalcıkları (Proksimal tüp – Henle Kulpu – Distal Tüp şeklindedir. Şimdi bu yapılara bakalım.
a- Glomerulus
Böbreğe kan getiren “Böbrek atardamarı” böbreğin çukur bölgesinden girer ve kılcal damarlar ağı şeklindeki “Glomerulus”u oluşturur. Bu kılcal damarlar birleşerek götürücü atar damar olarak bowman kapsülü boşluğundan ayrılır. Götürücü atardamar daha sonra nefron kanalcığının etrafını saran kılcal damarları oluşturur. Bu kılcalların birleşmesiyle de böbrek toplardamarı meydana gelir. Böbrek toplardamarı da aynı şekilde böbreğin çukur bölgesinden çıkar.
Kanın temizlenmesi ve süzülmesi işlemi glomerolustan kan geçerken yapılır.
Glomerulus kılcalları iki atardamar arasındadır.
Glomerulus kılcalları |
Vücut kılcallar |
1- Getirici ve götürücü atardamarlar arasında yer alır. 2- Kan basıncı vücut kılcallarına göre daha yüksek ve sabittir. 3- Glomerulus içten dışa endotel, bazal zar ve tek katlı epitel tabakadan meydana gelmiştir. 4- Yüksek kan basıncının etkisiyle sadece madde çıkışı (süzülme) olur. 5- Madde geçişi tek yönlü (süzülme) gerçekleşir. |
1- Atardamar ile bir toplardamar arasında yer alır. 2- Kan basıncı glomerulus kılcallarına göre daha düşük olup, atardamar ucundan toplardamar ucuna doğru gittikçe azalır. 3- Tek katlı yassı epitel dokudan oluşur 4- Atardamar ucundan madde çıkışı (süzülme), toplardamar ucundan ise madde girişi (geri emilim) olur. 5- Madde geçişi çift yönlüdür. |
Tablo: Glomerulus kılcalları ile vücut kılcalları karşılaştırması
b- Bowman Kapsülü
a Tek sıralı epitelden meydana gelmiş içi boş yarımküre şeklindedir.
b Glomerulusu sarar. Glomerolusta meydana gelen süzüntüyü alır.
Bowman kapsülü ve glomerulus birlikte malpigi cisimciği olarak adlandırılır.
c- Proksimal Tüp
Nefron kanalcığı bowman kapsulünün devamında kıvrımlar yapar. Bowman kapsulüne yakın bu kıvrımlara proksimal tüp denir. Proksimal tüp böbreğin kabuk bölgesinde bulunur.
NOT: Proksimal; Organın bağlanma noktasına yakın
d- Henle Kulpu:
Proksimal tüpün böbreğin öz bölgesine inen ve tekrar kabuk bölgesine çıkan uzantısına denir.
e- Distal Tüp
Henle kulpunun öz bölgesinden tekrar kabuk bölgesine çıkarak meydana getirdiği ikinci kıvrımlı kanaldır.
NOT: Distal; Organizmada ya da bir yapının bağlanma yerinden uzakta olan herhangi bir bölgesi.
f- Toplama Kanalı
Distal tüpten gelen süzüntüyü böbreğin havuzcuk denillen bölgesine götüren kanaldır. İdrar toplama kanalları böbreğin öz bölgesinde bulunur. Bu kanallar tabanı kabuk bölgesine, tepesi havuzcuğa bakan piramit şeklinde (malpighi piramitleri) yapıları meydana getirir. İdrar toplama kanallarının açık olan uçları, piramitin tepe noktasından böbreğin havuzcuk (pelvis) denilen kısmına dökülür. Havuzcuktan çıkan idrar üreter ile idrar kesesine taşınır.
IV- NEFRONLARDA İDRAR OLUŞUMU
İnsanda günde yaklaşık 180lt sıvı süzülür. 1,5 lt idrar oluşur. İnsanda idrar oluşumu süzülme, geri emilim ve salgılama olmak üzere üç aşamada gerçekleşir.
A – SÜZÜLME
Yüksek basınç etkisiyle glomerolus kılcallarındaki kanın plazmasının Bowman kapsulüne geçmesine Süzülme denir. Bowman kapsulüne geçen sıvıya süzüntü denir.
Glomerolus kılcalları iki atardamar arasında olduğu için kan basıncı sabittir. Glomerulus kılcalları tek sıra yassı epitelden meydana gelmiş, su ve suda çözünmüş küçük maddelere karşı geçirgen; kan hücreleri ve plazma proteinleri gibi büyük maddelere karşı geçirgen değildir. Bu nedenle süzüntü içinde glikoz, amino asit, tuz, vitamin, üre, ürik asit su ve diğer küçük moleküller bulunur. Kan plazma proteinleri ve kan hücreleri bulunmaz. Süzülme ile plazma yaklaşık olarak %20 lik kayba uğrar.
Süzülme, glomerulus ile bowman kapsülünün birleştiği yerde meydana gelir. Burada getirici ve götürücü kılcallar arasında bulunan glomerulustaki kan basıncı diğer kılcallara göre, iki kat fazladır(70 mm-Hg). Süzülme olayı yüksek kan basıncından dolayı pasif taşıma ile tek yönlü olarak gerçekleşir. Bu nedenle süzülme olayı sırasında ATP harcanmaz.
Glomerulus kılcallarında kan basıncı (70 mm-Hg) ve buna zıt yönde etki eden plazma proteinlerinin meydana getirdiği osmotik basınç (32 mm-Hg) olmak üzere iki yönlü basınç vardır. Glomerulusu çevreleyen bowman kapsülünde ise içten dışa doğru bir basınç vardır (14mm-Hg). Buna göre net basınç (süzme basıncı) 70-(32+14)=24 mm-Hg basıncı olur ve sıvının bowman kapsulüne süzülmesini sağlar.
a- Filtre edilen temel plazma ürünleri
Su, glikoz, amino asitler, üre, amonyak, ürik asit, çeşitli iyonlar, fosfatlar, kreatin çeşitli asitler ve ilaçlar.
b- Filtre edilmeyen maddeler
Kan hücreleri, yağ, plazma proteinler vb. büyük moleküllere bağlanan demir, eser mineraller ve bazı vitaminlerde süzüntüye geçmezler. Süzüntünün oluşumunda hidrostatik basınç etkendir.
NOT:
3. İki böbreğin tüm nefronlarından bir dakikada meydana gelen süzüntü miktarına böbreğin süzme hızı denir. Süzülme hızını kan basıncı, sıcaklık değişimi ve kandaki madde derişimi etkiler. Böbreklerde süzülme hızı kan basıncı ile ilgilidir.
4. Soğuk havalarda glomerolus kılcallarında büzülme olur, kan basıncı artar ve süzülme hızı artar. Dolayısıyla daha sık idrara çıkma olayı olur. Sıcak havalarda terleme ile su kaybı olur. Kılcal damarlar genişler ve kan basıncı düşer. Süzülme hızı azalır idrar miktarı azalır. Bu olaylar sonucunda böbrekler vücut ısısının düzenlenmesini sağlar. Sağlıklı bir insandaki süzülme yaklaşık dakikada 120-125 ml dir.
B – GERİ EMİLİM
Bowman kapsulüne geçen süzüntü nefron kanalcıklarından geçerken, metabolizma için yararlı maddeler nefronu saran kılcal damarlara verilerek tekrar dolaşıma verilir. Buna Geri emilim denir. Geri emilim kanalcık epitel hücreleri tarafından gerçekleştirilir.
Süzüntü içindeki su, glikoz, amino asit ve inorganik tuzlar aktif taşıma, difüzyon ve osmosla geri emilir. Aktif taşıma sırasında ATP harcandığı için kanalcık hücrelerinde bol miktarda mitokondri vardır.
Nefron kanallarına geçen süzüntünün tamamı dışarı atılmaz. Atılsaydı kanın bileşimi bozulurdu. Geri emilim ile yararlı maddeler tekrar kana verilerek kanın bileşimi korunmuş olur. Bu nedenle bowman kapsülündeki süzüntü nefronun kıvrımlı kanalcıklarından özellikle henle kulpunda (dakikada süzülen 125 ml lik sıvının 124 ml si) geri emilerek kana verilir.
Sağlıklı bir insanda glikoz ve amino asitlerin tamamı, suyun %99’u, Na iyonlarının %99,5’i ve ürenin %50’si geri emilir.
Geri emilim olayı nefronun proksimal tüp, henle kulpu, distal tüp ve idrar toplama kanalında gerçekleşir.
a- Proksimal tüpte:
Glikoz, vitaminler, aa., Na, K büyük kısmı, su ve ürenin bir kısmı geri emilir. Na iyonu aktif taşıma ile doku sıvısına geçer. Artı (+) yüklü Na iyonlarını eksi (-) yüklü Cl iyonları takip eder ve pasif olarak taşınır. Proksimal tüpte bikarbonat (HCO3–) iyonlarının %90’ının geri emilimi de olur.
Kanalda bulunan özel epitel hücreleri, kontrollü olarak H+ iyonu salgılayarak vücut sıvısındaki pH dengesini sağlar. Ayrıca bu hücreler amonyak (bazik) salgılayarak süzüntünün fazla asidik olasını da engellerler. Memelilerin idrarında bu nedenle amonyak bulunur.
b- Henle kulpunda;
Henle kulpunun inen kolunda;
Henle kulpunun inen kolu suya karşı fazla geçirgendir. Ama tuz ve diğer çözünmüş maddelere karşı fazla geçirgen değildir. Bu nedenle inen kol boyunca su ozmozla çevresindeki derişimi yüksek olan doku sıvısına geçer ve inen kol boyunca akan süzüntünün madde derişimi giderek artar.
Henle kulpunun çıkan kolunda;
Henle kulpunun çıkan kolu, inen kolun tersine tuz ve çözünmüş maddelere karşı geçirgendir. Ama suya karşı geçirgen değildir. İçinde yoğun tuz bulunan süzüntü yukarı doğru (kortekse doğru) çıkarken, tuz doku sıvısına geçer. Tuzun doku sıvısına geçişi öz bölgesi kısmında difüzyonla, kortekse doğru olan kısımda ise aktif taşıma ile gerçekleşir. Eksi yüklü Cl iyonları aktif taşıma ile geri emilir Bunun sonucunda kanalcıklarda tuz miktarı azalırken su miktarında değişme olmaz. Bu nedenle süzüntü çıkan kolda kortekse doğru ilerlerken seyreltik hale gelir.
NOT:
5. Henle kulpunun çıkan kolunda alt kısım ince üst kısım ise daha kalındır. Tuz, henle kulpunun çıkan kolunun alt tarafında pasif taşıma ile üst kısmında ise aktif taşıma ile doku sıvısına geçer.
6. Çöl gibi kurak bölgelerde yaşayan memeli hayvan türlerinin henle kulpları oldukça uzundur ve öz bölgesinin derinliklerine kadar uzanır. Bu adaptasyon sayesinde suyun geri emilimi artar ve idrarla atılan su miktarı azalır (derişik idrar).
c- Distal tüpte;
Vücut sıvılarındaki NaCl ve K+ yoğunluğuna bağlı olarak, NaCl süzüntüden geri alınır. Süzüntüye K+ salgılanır. Distal tüpte su geri emilimi devam eder. Ayrıca H+ salgılaması, HCO3– geri emilimi yapılır.
Vücut sıvılarının K+ ve NaCl derişimlerinin ayarlanmasında önemli rol oynar. Ayrıca distal tüp hücreleri kontrollü olarak H+ salgılayıp, bikarbonat (HCO3–) geri emilimini sağlayarak pH düzenlenmesine katkı yapar.
Distal tüpte su ozmoz ile NaCl ve diğer iyonlar aktif taşıma ile geri emilir. Suyun geri emilimi hipofiz bezinden salgılanan ADH (antidiüretik hormon), etkisiyle düzenlenir. Bu hormon distal tüp hücrelerinin suya karşı geçirgenliğini artırarak suyun geri emilimini sağlar.(Bkz. ADH)
Böbrek üstü bezinden salgılanan aldosteron hormonu, distal tüpten Na+ ‘un geri emilimini sağlarken eş zamanlı olarak K+ atılımını sağlar. Na+ ‘un geri emilimi suyun daha etkili bir şekilde geri emilmesine neden olur. Bu durum kan hacminin ve kan basıncının korunmasına yardım eder.
NOT:
7. Na+’nın su tutma kapasitesi yüksektir. Tuzlu yemek yediğinizde susadığınızı hatırlayınız.
8. pH dengesini sağlamak amacıyla H+ salgılaması ve HCO3– geri emilimi hem proksimal tüpte hem de distal tüpte gerçekleşir.
d- İdrar toplama kanalında;
Süzüntünün distal tüpten havuzcuğa taşınmasını sağlar. Kanalda NaCl, su ve üre geri emilimi olur.
Toplama kanalında suyun geri emilimi ADH hormonu kontrolünde gerçekleşir. Hipofizden salgılanan ADH etkisiyle suyun geri emilimi kontrol edilir ve kanın osmotik basıncı kontrol edilir.
Kanın ozmotik basıncı arttığında hipotalamustaki reseptörler (ozmoreseptörler) uyarılır. Ozmoreseptörlerin uyarılması ile hipotalamus hipofiz bezini uyarır ve ADH salgılatır. ADH, toplama kanallarının suya karşı geçirgenliğini artırarak suyun osmosla geri emilimini sağlar. Böylece kanın ozmotik basıncı azalır ve idrarla atılan su miktarı azalır.
Suyun geri emilmesi ile toplama kanalından aşağıya doğru akan süzüntü giderek yoğunlaşır. Toplama kanalı öz bölgesinin iç kısmında üreye karşı geçirgen hale gelir ve bir miktar üre difüzyon ile geri emilir.
Nefron kanallarının etrafındaki sıvı ile kılcallarındaki kanın akış akış yönü birbirine zıttır (Ters akım alışverişi). Bu özellikten dolayı geri emilim hızı yüksektir.
* Kanın su miktarı hipofiz bezinden salgılanan Antidiüretik (ADH) hormon diğer adıyla Vazopressin tarafından büyük orandan sağlanır.
* Kanın su miktarı azalırsa hipofizden ADH salgısı artar bu da distal ve idrar toplama kanallarındaki su geri emilimini arttırır böylece kanın su miktarı artar.
* Tüm bu ayarlamalar için reseptörler hipotalamusta bulunur ve hipofizi ADH salgılaması için uyarır ya da baskılar.
NOT:
9. ADH’ın normalden fazla salgılanması durumunda daha fazla su geri emilimi olacağı için daha az miktarda ve derişik idrar oluşturulur. Az salgılanması durumunda ise idrarla atılan su miktarı artacağı için fazla miktarda seyreltik idrar oluşturulur. (Bkz. Aldosteron hormonu)
10. Kreatin fosfat nefron kanallarından geri emilmez. Kreatin karaciğer, böbrekler ve pankreasta doğal olarak üretilip kanla kaslara gelen bir bileşiktir. Kaslarda ATP üretiminde kullanılır.
C – SALGILAMA
Süzülme ile bowman kapsülüne geçemeyen bazı aktif taşıma ile nefronları saran kılcal damarlardan nefron kanalcıklarına verilir. Bu olaya Aktif boşaltım veya Salgılama denir. Salgılama proksimal tüpte ve distal tüpte gerçekleşir. Salgılama olayı geri emilimin tersi gerçekleşir.
Salgılama ile boya maddeleri, ilaçlar, bazı asit ve bazlar, hidrojen iyonları, potasyum iyonları, amonyak, bikarbonat,ve kreatinin gibi bazı maddeler kandan nefron kanalcıklarına geçerek vücuttan uzaklaştırılır. Salgılama olayı ile Bowman kapsülü içindeki süzüntüde bulunmayan bazı maddelere idrarda rastlanabilir.
a- İdrar bileşimi
Böbreklerde gerçekleşen süzüle, geri emilim ve salgılama sonucu oluşan süzüntü toplama kanallarından geçer ve havuzcuk bölgesine geçer ve artık bu idrardır. Havuzcuktaki idrar üreter ile idrar kesesine götürülür. İdrar kesesindeki idrar belli bir miktara ulaşınca idrar kesesinde bulunan düz kaslar kasılıp gevşer. Kasların kasılması ile idrar kesesindeki idrar üretraya geçer ve dışarı atılır.
İdrarda su, amonyak, üre, ürik asit, kreatinin, Na+, K+, Ca+2, Cl–, PO4, gibi iyonlar, az sayıda lökosit ve epitel hücreleri görülür. İnsanda salgılanan idrarın pH’ı, alınan besinin durumuna göre 4,4 – 8 oranında değişir.
İdrarda glikoz, amino asit, kan proteinleri, kan hücreleri ve yağ molekülleri bulunmaz.
b- Eşik değer
Çeşitli maddelerin kanda bulunması gereken normal konsantrasyonlarına Eşik değer denir. Süüntü içindeki maddelerin tüplerden geri emilmesi böbrek eşik değerine bağlıdır. Bir maddenin kandaki yoğunluğu eşik değerin üzerinde ise bu değeri aşan kısım nefron kanalcıklarında geri emilmez, idrarla dışarı atılır. Bu şekilde homeostasi korunur.
Örneğin bu değer glikoz için 100 ml toplardamar kanında 180 mg. kadardır. Kanda glikoz miktarı bu değeri aşarsa glikoz tübüllerden geri emilmez, idrarla dışarı atılır. Bu nedenle şeker hastalarının idrarında glikoz rastlanır ancak sağlıklı bireylerin kanın da glikoz bulunmaz.
Sağlıklı bir insanda glikoz, amino asit gibi organik maddelerin %100’ü, suyun yaklaşık %99’u, tuzun (NaCl) %95’i, ürenin ise %50’si geri emilerek kan dolaşımına katılır.
c- Böbreğin Diğer Görevleri
1- Böbreklerin idrar oluşturmanın dışında, vücudun farklı sistemlerine yardımcı olan başka görevleri de vardır.
2- Böbrekler, hidrojen iyonları ve amonyağı kontrollü salgılayarak kanın pH düzeyini ayarlamaya yardım eder.
3- Böbrekler, uzun süreli açlık durumunda amino asit ve gliserol gibi monomerlerden glikoz sentezler.
4- Kandaki ürenin fazlasını uzaklaştırır.
5- Vücudun su ve mineral dengesini korur.
6- Böbrekler, alyuvar üretiminin düzenlenmesinde görev yapar. Sağlıklı bireylerde, böbrekler tarafından sentezlenip salgılanan eritropoietin hormonu, kırmızı kemik iliğini uyararak alyuvar üretimini sağlar. Bu hormon, hücrelerde yeterli düzeyde oksijen bulunmaması durumunda salgılanır.
7- Böbrek yetmezliği olan hastalarda, böbrekler tarafından yeterli miktarda eritropoietin hormonu salgılanamaz. Bu durumda bireyde alyuvar üretimi azalır ve kansızlık (anemi) görülmeye başlar.
V- BOŞALTIMIN HOMEOSTASİ AÇISINDAN ÖNEMİ
Canlı vücudunun fizyolojik koşullarının belirli sınırlar içinde kararlı bir biçimde dengede tutulmasına homeostasi denir. Homeostasinin sağlanması ve korunmasında sinir, solunum, endokrin, dolaşım ve boşaltım sistemleri görev yapar. Bu sistemler ile canlı çin gerekli maddelerin alınması ve metbolizma sonucu oluşan artık maddeler vücuttan uzaklaştırılır.
İnsanda meydana gelen metabolik artıklar CO2, NH3, H2O, üre, ürik asit, mineraller, zehirler ve kullanılmayan ilaçlardır. Bu artıkların atılmasında böbrekler, akciğerler, deri, sindirim kanalı ve karaciğer görev yapar.
a- Böbrekler:
* Üre, üreik asit, amonyak, bilirubin gibi vücuda zararlı olan metabolik atıkları ve kreatinini vücuttan uzaklaştırır.
* Böbrekler ADH ve aldosteron gibi hormonlarla birlikte vücudun su ve iyon dengesini ayarlayarak kan basıncının ve kanın ozmotik basıncının dengede kalmasını sağlar.
* Vücut sıvılarının pH’sının ayarlanmasında rol oynar. Kan pH’sındaki değişime bağlı
* olarak hidrojen iyonları veya bikarbonat iyonlarını salgılayarak kanın pH’sını düzenler.
* Toksik maddeleri, besinlerle ve ilaçlarla alınan yabancı maddeleri vücut dışına atar.
b- Akciğerler
* Solunumla oluşan CO2 ve suyu dışarı atarlar. (su buhar şeklinde atılır-kışın nefesimizdeki buğu).
* CO2’nin dışarı atılması kan pH’ı 7,4 te sabit tutulur.
c- Karaciğerler
* Karaciğer kandaki zehirli amonyağı, daha az zehirli üre veya ürik aside çevirir. Üre oluşumu; amonyak ve karbondioksitin kullanıldığı “Ornitin devri” reaksiyonları ile gerçekleşir. Safra pigmentleri, zehirli atıklar, safra kanalı yoluyla ince bağırsağa dökülür, oradan da dışarı atılır.
* Osmatik dengeyi sağlayan plazma proteilerini sentezler.
* Zehirli bileşiklerin vücuttan atılmasını sağlar. Karaciğer görevi nedeniyle birçok sistem ile yakından ilişkilidir.
d- Sindirim kanalı
* Sindirim kanalının son bölümü olan kalın bağırsakta sindirim artıkları bir süre kaldıktan sonra bir miktar su ile dışarı atılır.
e- Deri
* Deride bulunan ter bezleri ile su, tuz, üre ve ürik asit gibi maddeler dışarı atılır. Ter seyreltilmiş idrar gibidir.
f- Solungaçlar
* Balıklarda azotlu atıkların ve fazla suyun atılmasını sağlayan yardımcı organdır.
VI- BÖBREKLERİN ORGANİZMADAKİ DÜZENLEME İLE İLGİLİ İŞLEVİ
a- Kanın pH’ının Düzenlenmesi
Metabolizma olayları sonucunda asit veya bazik maddeler oluşarak kanın pH’ını değiştirir. Böbreklerdeki idrar oluşumu ile kanın pH’ı ayarlanır. Kanın pH’ı 7,4 tür. Bu pH 7 veya 7,7 olursa ölümle sonuçlanır. Kanın pH’ını sabit tutan böbreklerle beraber akciğerlerdir.
Böbrekler vücut sıvısındaki pH normalin dışına çıktığında asit veya bazik maddeler salgılayarak dengeyi sağlarlar. Örneğin kanın pH’ı azalırsa (asitlik artarsa) H+ iyonları nefron kanalındaki sıvıya verilir, kandaki H+ iyon yoğunluğa azarlı ve pH dengelenir.
Akciğerlere gelen kanda CO2 fazla ise, karbondioksit akciğerlerden dışarı atılır. Karbonik asit (H2CO3) oluşması engellenir, bikarbonat oluşmaz.
Kanda CO2 artışı ile; Omurilik soğanının uyarılması – Soluk alışverişinin hızlanması – CO2’nin akciğerlerden atılması (Soluk verme) – Kanda asitlik azalması (pH artar) olayları gerçekleşir.
b- Suyun Düzenlenmesi
Böbreklerin vücuttaki doku sıvılarında bulunan su miktarını ayarlaması, hipofizden salgılanan Antidiüretik (ADH= Vasopressin) hormonun etkisiyle gerçekleşir. Kanda su miktarı azaldığında (kan yoğunlaşır) ADH salgısı artar ve böbreklerden suyun geri emilimi hızlanır denge korunur. Vücutta su fazla ise ADH az salgılanır.
Kanda su dengesi; Hipotalamus – Hipofiz – ADH – Nefron kanallarından su geri emilir.
c- Tuzun Düzenlenmesi
Suyun vücutta tutulabilmesi için yeterince Na iyonu bulunmalıdır. Na ve Cl iyonlarının geri emilim miktarını Aldosteron Hormonu düzenler. Aldosteron böbrek üstü bezinin kabuk bölümünden salgılanır. Aldosteron fazla salgılanırsa gereğinden fazla Na geri emilir, potasyum idrarla atılır. Vücuttaki fazla tuz suyun fazla tutulmasına neden olur. Bu da ödem oluşumuna neden olur.
Kanda Na – K dengesi
Hipotalamus – Hipofiz – Adrenokortikotropik hormon (ACTH) – Böbrek üstü bezinin kabuk bölgesi – Aldosteron – Nefron kanallarından Na geri emilir, K idrarla atılır.
Kanda Ca dengesi
Tiroit bezinden salgılanan Kalsitonin ve Paratiroit bezinden salgılanan Parathormon tarafından düzenlenir. Parathormon vücut sıvısındaki ve kandaki Ca–P dengesini düzenler. Nefron kanallarındaki Ca iyonlarının geri emilerek kana geçmesini sağlar. Fosforun böbrekten atılmasını azaltarak kandaki miktarının artmasını sağlar.
Deniz suyunu içen susuzluktan ölür.
Fazla miktarda deniz suyu içen insan ölür. İnsan kanında %0,9 oranında tuz bulunur. Deniz suyunda ise bu oran %3 tür. İnsan böbreği en fazla %2 oranında tuz içeren sıvıyı süzebilir. Deniz suyu sindirim sisteminden emilerek kana karışır ve kandaki tuz oranı yükselir. Kanın osmatik basıncı arttığı için doku sıvısından ve hücrelerden kana su geçişi olur. Böbrekler kandaki fazla tuzu ve suyu kandan uzaklaştıramazlar. Kanın hacmi artar. Hücreler çok su kaybettiği için plazmolize uğrar insan ölür.
d- Azotlu Boşaltım Ürünleri
Hayvanlar hangi ortamda yaşarsa yaşasın besin maddeleri içindeki protein, nükleik asit gibi maddeleri metabolik olaylarda kullanır. Bu maddelerin kullanılması sonucu CO2 ve H2O gibi gazlarla beraber azotlu artık madde olan NH3 oluşur. Amonyak hücreler için çok zehirlidir. Bu nedenle bol su ile seyreltilerek hücrelerden uzaklaştırılması gerekir.
Suda yaşayan bir hücreliler, sünger, sölenter, yassı solucan, kurbağa larvası ve balık gibi canlılarda amonyak fazla enerji harcanmadan kolayca suya verilir.
Karada yaşayan canlılar su kaybını önlemek amacıyla enerji harcayarak amonyağı daha az zehirli olan üre veya ürik asite dönüştürür. Üre veya ürik asit amonyağa göre daha az zehirli olduğu için vücuttan atılması için de az su gerekir.
Azotlu artıklar |
Azotlu artıkları oluşturan canlılar |
Harcanan su |
Harcanan enerji |
Zehirlilik oranı |
Amonyak |
Omurgasızlar Balıklar |
Çok |
Az |
Fazla |
Üre |
Ergin kurbağa Memeliler |
Az |
Çok |
Az |
Ürik asit |
Böcekler Sürüngenler Kuşlar |
En az |
En çok |
En az |
Tablo: canlılarda oluşan azotlu boşaltım ürünleri ve özellikleri
Amonyak: Amino asitlerin amino grubunun ayrılması (Deaminasyon) ile açığa çıkan çok zehirli bir maddedir.suda çözünürlüğü çok fazladır. Bu nedenle vücuttan atılması için çok fazla suya ihtiyaç vardır. Suyu kolay bulabilen suda yaşayan paramesyum, hidra, planarya ve balık gibi suda yaşayan canlıların boşaltım ürünü amonyaktır.
Üre: Amonyaktan üretilir. Amonyaktan daha az zehirlidir. Sudaki çözünürlüğü amonyağa göre daha azdır. Bu nedenle su kaybını önlemek için karada yaşayan memeliler ve kurbağalar amonyağı üreye dönüştürerek vücutlarından atarlar. İnsanda amonyağın üreye dönüşümü karaciğerde gerçekleşir.
Ürik Asit: Vücutlarında amonyağı(NH3) seyreltecek kadar su bulamayan canlılar, amonyağı ürik aside dönüştürerek atarlar. Ürik asit, azotlu artıklar içerisinde sudaki çözünürlüğü ve zehirlilik derecesi en az olan maddedir. Suyu bulma imkanı zor olan canlılarda görülür.
Karaciğerde amonyağın üreye dönüşümü:
Ornitin + NH3 + CO2 Sitrülin + H2O
Sitrülin + NH3 Arjinin + H2O
Arjinin + H2O Üre + Ornitin
VII- BOŞALTIM SİSTEMİNİN SAĞLIĞI
A – BOŞALTIM SİSTEMİ HASTALIKLARI
a- Böbrek İltihaplanması (Nefrit)
Nefrit hastalığı vücudumuzda bulunan böbreklerin iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik böbrek iltihaplanması olmak üzere 2 türlü nefrit vardır. Bu iltihap çeşidindeki mikrop, diğer iltihap mikroplarından farklı olmakla birlikte böbreğin dokusuna zarar vererek böbreğin çalışmasını azaltmaktadır.
Akut nefritte, böbreğin bulunduğu yerlerde ani ağrılar oluşmaktadır. Kişi idrara çıktığında ani yanmalarla kendini gösterir. Bazen bir böbrekte bazen de iki böbrekte görülebilir.
Kronik nefrit, akut nefritin sonrasında oluşmaktadır. Akut nefrit tedavi edilmemiş veya fark edilmemiş ise kişide kronik nefrit oluşmuştur. Yüz, göz ve ayak bileklerinde şişme gibi belirtileri vardır. Bulaşıcı hastalıklar sonucu oluşur.
b- Böbrek Taşı
İdrardaki madensel tuzların (kalsiyum ve fosfat tuzları, D vitamini ve azotlu bileşiklerin), idrar kanalcıklarında veya havuzcukta veya idrar borusunda birikmesi ile oluşur. Erkeklerde daha fazla ortaya çıkar. Sancı ve idrarda kan görülmesi gibi belirtileri vardır. Taş oluşumunun önlenmesi için günde yeterince su içilmeli, süt ve süt ürünlerinin aşırı tüketiminden uzak durulmalıdır. Böbrek taşlarının tedavi yöntemlerinden biri taş kırmadır. Bunun için yüksek enerjili (ultrasonik) ses dalgaları kullanılır ve ses dalgaları cilde ve böbreklere zarar vermeden taşları kırabilir. Kırılan taşlar idrarla dışarı atılır. Büyük ve kırılamayan taşlar ise ameliyatla alınabilir.
c- Mesane İltihabı (Sistit)
İdrar kesesinin yani mesanenin iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Bu yüzden bu hastalığa, mesane ya da idrar kesesi iltihaplanması da denilmektedir.
d- Albümin
Böbreklerimizdeki idrarı süzmeye yarayan kapsüllerin görevlerini tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Nefronların görevini yapamaması sonucu, proteinli maddelerin idrara geçmesidir.
e- Üremi
Böbrek yetmezliği sonucu idrarla atılması gereken zararlı ve atık maddelerin atılamayıp kanda (vücutta) birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalıktır. Bu hastalık nedeniyle kandaki üre oranı yükselir.
f- Böbrek İltihapları
Böbreğin öz bölgesinde veya havuzcuğunda görülür. İdrar tutamama, bel ağrısı, halsizlik, üşüme, ateşlenme gibi belirtileri vardır.
g- Böbrek Yetmezliği
Böbreklerin tamamen veya kısmen (%80) görevini yerine getirememesi hastalığıdır. Böbrek yetmezliği akut ve kronik olmak üzere iki çeşittir. Bu hastalıkta kişide bulunan böbrekler faaliyetlerini tam olarak yapmamaktadır. Kişinin böbrek yetmezliğine yakalanıp yakalanmadığını öğrenmek için, kanda bulunan üre ve kreatin oranın bilinmesi gerekir.
Bu hastalığı taşıyan insanların kanındaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzları temizlenmesi için diyaliz makinesine bağlanması veya böbrek naklini yapılması gerekir. Diyaliz makinesi, idrarla atılamayan su, üre, ürik asit ve madensel tuzların kandan süzülerek kanın temizlenmesini sağlar. Bu yöntem, kalıcı tedavi sağlamaz. Kalıcı tedavi için böbrek naklinin yapılması gerekir. Organ nakli, canlı bir kişinin bir böbreğini (sağlıklı bir kişi tek böbrekle de yaşayabilir) ya da yeni ölmüş ama organları hala canlı birinin böbreğini alarak yapılabilir.
Diyaliz
Böbrek yetmezliği olan kişiler uygun bir böbrek temin edilinceye kadar yapay böbreklerle ya da böbrek diyaliz makineleriyle tedavi edilmeye çalışılır. Böbrek fonksiyonundan yoksun olan bir hasta, haftada iki-üç kez 4 – 6 saat diyaliz makinesine bağlanmak zorundadır.
Diyaliz işlemi ile kandan uzaklaştırılması istenen metabolik atıklar ve iyonlar, difüzyonla kandan diyaliz sıvısına geçer ve hastanın kanı temizlenir.
Diyaliz işlem basamakları:
1) Hastanın atardamarından alınan kan, bir kan pompasından geçirilerek diyaliz makinesine taşınır.
2) Hastanın kanı yarı geçirgen kanallardan akarken diyaliz çözeltisinin içinden geçirilir. Bu sırada kandan atılması istenen üre ve diğer atıklar diyaliz çözeltisine geçer ve kan temizlenir.
3) Metabolik atıkları içeren kullanılmış diyaliz çözeltisi diyaliz makinesinden uzaklaştırılır.
4) Diyaliz makinesine taze diyaliz çözeltisi gönderilir.
5) Diyaliz makinesinde temizlenen kan hastanın toplardamarına verilerek vücuda geri döndürülür.
Diyaliz işleminde diyaliz çözeltisinin bileşimi çok önemlidir. Kandan atılması istenen moleküllerin ve iyonların diyaliz çözeltisindeki derişimi sıfır olmalıdır. Kanda kalması istenen maddelerin derişimi ise diyaliz çözeltisindekine eşit olmalıdır. Bu sayede sadece kandan uzaklaştırılması istenen metabolik atıklar difüzyonla diyaliz çözeltisine geçiş yapar.
B – BOŞALTIM SİSTEMİNİN SAĞLIĞI KORUNMASI
* Yeterli miktarda sıvı alınmalıdır. (Böbreklerin rahat çalışması için bol sıvıya ihtiyacı vardır. Alınan sıvı miktarı sıcak ve kuru havalarda arttırılmalıdır. Günlük en az 2 litre su alınmalıdır.)
* İdrar uzun süre tutulmamalıdır. (Böbrek taşları oluşabilir).
* Böbrekler ve idrar yolları soğuktan korunmalıdır. (Böbrek sağlığı için).
* Aşırı acı ve baharatlı yiyecekler yenilmemelidir.
* Düzenli banyo yapılmalıdır. (Derideki gözeneklerin açılması için).
* İçilen su ve yenilen besinler temiz olmalıdır.
* Böbrek iltihabı rahatsızlıklarında tedavi yarıda kesilmemeli ve ilaçlar zamanında alınmalıdır.
* Diş çürükleri ve boğaz iltihabı hemen tedavi ettirilmelidir. (Çürük veya iltihaba yol açan mikroorganizmalar, kalıcı böbrek rahatsızlıklarına yol açabilir.)
* Kişisel temizliğe dikkat edilmelidir.
NOT:
11. Boşaltım sistemi, solunum ve dolaşım sistemleri ile birlikte çalışır.
12. İdrarda safra sıvısı olduğu için idrar sarı renklidir.
13. Kandan süzülen idrarda glikoz (şeker) varsa bu kişi şeker hastasıdır.
14. Bel soğukluğu ve AİDS, cinsel yolla veya kan yoluyla bulaşan bulaşıcı hastalıklardır ve bu hastalıklar böbreklerin çalışmasını engellerler.
15. Böbreklerin en küçük görev birimi nefronlardır. Nefronlar, süzme ve geri emilme yoluyla çalışırlar.
16. Kalın bağırsak, boşaltım sistemi organı değildir, sindirim sistemi organıdır.
17. Böbrek atardamarı; Oksijeni bol, taşıdığı kanda zehirli atıklar fazla.
18. Böbrek toplardamarı; Karbondioksiti bol, taşıdığı kan zararlı maddelerden arındırılmış.
19. Boşaltım sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalına nefroloji denir.
20. Her böbrekte yaklaşık 1 milyon tane nefron bulunur.
* Vücutta her 1 dakikada kanın 1 litresi böbreklerden geçer. İnsanda günde yaklaşık 180lt sıvı süzülür. 1,5 lt idrar oluşur.
* Böbrekler her 10 – 20 dakikada bir vücuttaki kanın tamamının süzülmesini sağlar. Bu işlem günde 100 – 150 kez tekrarlanır.
* Böbreklerde süzülen kanın %98–99’u geri emilerek böbreklerden uzaklaştırılır.
* Günde ortalama 1,5 – 2 litre idrar oluşur. (Hayat boyu yaklaşık 45.000 litre).
* İdrar kesesi, yetişkin insanlarda 600–700 mlt kadar, çocuklarda ise 500 mlt kadar idrar tutabilir. Çocuklarda idrar kesesinin ¼ ü dolunca çocuk idrar yapma ihtiyacı duyar.
21. İdrarın oluşması ve vücuttan atılması:
* Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere gelir ve nefronlarda süzülür.
* Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme sırasında nefronlarda emilir (geri emilim) ve tekrar kana geçer.
* Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden çıkar.
* Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile üre idrarı oluşturur.
* Oluşan idrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır.
* İdrar üretra ile vücuttan dışarı atılır.
.